Saçma ey göz eşkden gönlümdeki odlara su
Kim bu denlü dutuşan odlara kılmaz çâre su
(Ey göz! Gönlümdeki (içimdeki) ateşlere
göz yaşımdan su saçma ki, bu kadar
(çok) tutuşan ateşlere su fayda vermez.)
Âb-gûndur günbed-i devvâr rengi bilmezem
Yâ muhît olmış gözümden günbed-i devvâra su
(Şu dönen gök kubbenin rengi su rengi
midir; yoksa gözümden akan sular,
göz yaşları mı şu dönen gök kubbeyi
kaplamıştır, bilemem..)
Zevk-ı tîğundan aceb yoh olsa gönlüm çâk
çâk
Kim mürûr ilen bırağur rahneler dîvâra su
(Senin kılıca benzeyen keskin
bakışlarının zevkinden benim
gönlüm parça parça olsa buna şaşılmaz. Nitekim akarsu da zamanla duvarda,
yarlarda yarıklar meydana getirir.)
Vehm ilen söyler dil-i mecrûh peykânun
sözin
İhtiyât ilen içer her kimde olsa yara su
(Yarası olanın suyu ihtiyatla içmesi
gibi, benim
yaralı gönlüm de senin ok temrenine, ok
ucuna benzeyen kirpiklerinin
sözünü korka korka söyler.)
Suya virsün bâğ-bân gül-zârı zahmet
çekmesün
Bir gül açılmaz yüzün tek virse min
gül-zâra su
(Bahçıvan gül bahçesini sele versin (su ile
mahvetsin), boşuna yorulmasın; çünkü bin
gül bahçesine su verse
de senin yüzün gibi bir gül açılmaz.)
Ohşadabilmez gubârını muharrir hattuna
Hâme tek bahmahdan inse gözlerine kara su
(Hattatın beyaz kâğıda
bakmaktan, kalem gibi,
gözlerine kara su inse
(kör olsa, kör oluncaya kadar uğraşsa
yine de) gubârî (yazı)sını, senin yüzündeki tüylere
benzetemez. )
Ârızun yâdıyla nem-nâk olsa müjgânum
n'ola
Zayi olmaz gül temennâsıyla virmek hâra su
(Senin yanağının anılması sebebiyle
kirpiklerim
ıslansa ne olur, buna şaşılır mı? Zira
gül elde etmek dileği ile dikene
verilen su boşa
gitmez.)
Gam güni itme dil-i bîmârdan tîgun dirîğ
Hayrdur virmek karanu gicede bîmâra su
(Gamlı günümde hasta gönlümden
kılıç gibi keskin olan bakışını
esirgeme; zira karanlık gecede hastaya su vermek
hayırlı bir iştir.)
İste peykânın gönül hecrinde şevkum
sâkin it
Susuzam bir kez bu sahrâda menüm-çün ara
su
(Gönül! Onun ok temrenine benzeyen
kirpiklerini iste ve onun
ayrılığında duyduğum hararetimi yatıştır, söndür.
Susuzum bu defa da benim için su ara.)
Men lebün müştâkıyam zühhâd kevser
tâlibi
Nitekim meste mey içmek hoş gelür
hûş-yâra su
(Nasıl sarhoşa şarap içmek, aklı başında
olana da su içmek hoş geliyorsa,
ben senin dudağını özlüyorum, sofular
da kevser istiyorlar.)
Ravza-i kûyuna her dem durmayup eyler
güzâr
Âşık olmış galibâ ol serv-i hoş-reftâra
su
(Su, her zaman senin Cennet misâli
mahallenin
bahçesine doğru akar. Galiba o hoş
yürüyüşlü, hoş salınışlı; serviyi
andıran sevgiliye aşık olmuş.)
Su yolın ol kûydan toprağ olup dutsam
gerek
Çün rakîbümdür dahı ol kûya koyman vara
su
(Topraktan bir set olup su yolunu o
mahalleden
kesmeliyim, çünkü su benim rakibimdir,
onu o yere bırakamam.)
Dest-bûsı ârzûsıyla ölürsem dostlar
Kûze eylen toprağum sunun anunla yâra su
(Dostlarım! Şayet onun elini öpme
arzusuyla ölürsem, öldükten sonra
toprağımı testi yapın ve onunla sevgiliye
su sunun.)
Serv ser-keşlük kılur kumrî niyâzından
meger
Dâmenin duta ayağına düşe yalvara su
(Servi kumrunun yalvarmasından dolayı
dikbaşlılık ediyor. Onu ancak
suyun eteğini tutup ayağına düşmesi (yalvarıp
aracı olması bu dikbaşlılığından) kurtarabilir.)
İçmek ister bülbülün kanın meger bir
reng ile
Gül budağınun mizâcına gire kurtara su
(Gül fidanı bir hile ile (meşhur gül ve
bülbül
efsanesindeki gibi yine) bülbülün kanını
içmek
istiyor; bunu engelleyebilmek için suyun
gül
dallarının damarlarına girerek gül
ağacının mizacını değiştirmesi
gerekir.)
Tıynet-i pâkini rûşen kılmış ehl-i âleme
İktidâ kılmış târîk-i Ahmed-i Muhtâr'a su
(Su Hz. Muhammed'in (s.a.v) yoluna uymuş
(ve bu hâli ile) dünya halkına
temiz yaratılışını açıkça göstermiştir.)
Seyyid-i nev-i beşer deryâ-ı dürr-i
ıstıfâ
Kim sepüpdür mucizâtı âteş-i eşrâra su
(İnsanların efendisi, seçme inci denizi
(olan Hz.
Muhammed'in s.a.v) mucizeleri kötülerin ateşine
su serpmiştir.)
Kılmağ içün tâze gül-zârı nübüvvet
revnakın
Mu'cizinden eylemiş izhâr seng-i hâra su
(Katı taş, Peygamberlik gül bahçesinin
parlaklığını tazelemek için (ve
onun) mucizesinden dolayı su meydana
çıkarmıştır.)
Mu'cizi bir bahr-ı bî-pâyân imiş âlemde
kim
Yetmiş andan min min âteş-hâne-i küffara
su
(Hz. Peygamberimiz'in mûcizeleri dünyada
uçsuz bucaksız bir deniz gibi
imiş ki, ondan (o
mucizelerden), ateşe tapan kâfirlerin
binlerce
mâbedine su ulaşmış ve onları
söndürmüştür.)
Hayret ilen barmağın dişler kim itse
istimâ
Barmağından virdügin şiddet günü Ensâr'a
su
(Mihnet günü Ensâr'a parmağından su
verdiğini (bir mucize olarak parmağından
su akıttığını) kim işitse hayret
ile (şaşa kalarak) parmağını ısırır.)
Dostı ger zehr-i mâr içse olur âb-ı
hayât
Hasmı su içse döner elbette zehr-i mâra
su
(Dostu yılan zehri içse (bu zehir onun
dostu için) âb- ı hayat olur.
Aksine düşmanı da su içse (o su, düşmanına)
elbette yılan zehrine döner.)
Eylemiş her katreden min bahr-ı rahmet
mevc-hîz
El sunup urgaç vuzû içün gül-i ruhsâra
su
(Abdest (almak) için el uzatıp gül (gibi
olan)
yanaklarına su vurunca (sıçrayan) her
bir su
damlasından binlerce rahmet denizi
dalgalanmıştır.)
Hâk-i pâyine yetem dir ömrlerdür
muttasıl
Başını daşdan daşa urup gezer âvâre su
(Su ayağının toprağına ulaşayım diye
başını taştan taşa vurarak
ömürler boyu, durmaksızın başıboş gezer.)
Zerre zerre hâk-i dergâhına ister sala
nûr
Dönmez ol dergâhdan ger olsa pâre pâre
su
(Su, onun eşiğinin toprağına zerrecikler
halinde ışık salmak (orayı
aydınlatmak) ister. Eğer parça parça da olsa
o eşikten dönmez.)
Zikr-i na'tün virdini dermân bilür ehl-i
hatâ
Eyle kim def-i humâr içün içer mey-hâra
su
(Sarhoşlar içkiden sonra gelen bat
adrysını gidermek için nasıl su
içerlerse, günahkârlar da senin na'tının zikrini
dillerinde tekrarlamayı (dertlerine) derman
bilirler.)
Yâ Habîballah yâ Hayre'l beşer
müştakunam
Eyle kim leb-teşneler yanup diler
hemvâra su
(Ey Allah'ın sevgilisi! Ey insanların en
hayırlısı! Susamışların
(susuzluktan dudağı kurumuşların) yanıp dâimâ
su diledikleri gibi (ben de) seni özlüyorum.)
Sensen ol bahr-ı kerâmet kim şeb-i
Mi'râc'da
Şebnem-i feyzün yetürmiş sâbit ü seyyâra
su
(Sen o kerâmet denizisin ki mi'râc
gecesinde feyzinin çiyleri sabit
yıldızlara ve gezegenlere su ulaştırmış.)
Çeşme-i hurşîdden her dem zülâl-i feyz
iner
Hâcet olsa merkadün tecdîd iden mimâra
su
(Kabrini yenileyen (tamir eden) mimara
su lazım olsa, güneş çeşmesinden
her an bol bol saf, tatlı ve güzel
su iner.)
Bîm-i dûzah nâr-ı gam salmış dil-i
sûzânuma
Var ümîdüm ebr-i ihsânun sepe ol nâra su
(Cehennem korkusu, yanık gönlüme gam
ateşi salmış, (ama) o ateşe,
senin ihsan bulutunun su serpeceğinden ümitliyim.)
Yümn-i na'tünden güher olmış Fuzûlî
sözleri
Ebr-i nîsândan dönen tek lü'lü şeh-vâra
su
(Seni övmenin bereketinden dolayı
Fuzûlî'nin (alelâde) sözleri,
nisan bulutundan düşüp iri inciye dönen su (damlası)
gibi birer inci olmuştur.)
Hâb-ı gafletden olan bîdâr olanda rûz-ı
haşr
Eşk-i hasretden tökende dîde-i bîdâra su
(Kıyamet günü olduğu zaman, gaflet
uykusundan uyanan
düşkün (yahut aşık) göz, (sana duyduğu)
hasretten su
(gözyaşı) döktüğü zaman)
Umduğum oldur ki rûz-ı haşr mahrûm
olmayam
Çeşm-i vaslun vire men teşne-i dîdâra su
Fuzûlî | §
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder