yavaş yavaş oluyor bazı şeyler... bu blog gibi... gözünüze her an bir çirkinlik bir eksiklik bir yanlışlık çarpabilir... zaman alacak ama güzel olacak buralar...
Fuzûlî etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Fuzûlî etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

7 Mart 2012

Kamu bîmârına cânân devâ-yı derd ider ihsân


Kamu bîmârına cânân devâ-yı derd ider ihsân,
Niçin kılmaz bana dermân beni bîmâr sanmaz mı.


Sevgili, bütün hastaların/âşıkların derdine derman bağışlar da benim derdime niçin derman olmaz, yoksa beni hasta/âşık saymaz mı, kabul etmez mi?

5 Mart 2012

Hikmet-i dünyâ ve mâfîhâ bilen ârif değil


Hikmet-i dünyâ ve mâfîhâ bilen ârif değil,
Ârif oldur bilmeye dünyâ ve mâfîhâ nedir.


mâfîhâ: ahiret

4 Mart 2012

Ömrlerdir eylerim ahvâl-i dünyâ imtihân


Ömrlerdir eylerim ahvâl-i dünyâ imtihân, 

Nakd-i ömr ü hâsıl-i dünyâ hemân bir yâr imiş.



Eylesen tûtiye ta’lîm-i edâ-yı kelimât


Eylesen tûtiye ta’lîm-i edâ-yı kelimât,
Sözü insan olur ammâ özü insan olmaz.


tûti: papağan | ta’lîm-i edâ-yı kelimât: kelimelerin teleffuzunu öğretme

1 Mart 2012

Vermeyen cânın sana bulmaz hayât-ı câvidân


Vermeyen cânın sana bulmaz hayât-ı câvidân,
Zinde-i câvîd ana derler ki kurbândır sana.


“Sana canını vermeyen ebedî hayata erişemez. 
Ebedî hayata erişen ona derler ki sana kurbândır.”

28 Şubat 2012

Su Kasidesi


Saçma ey göz eşkden gönlümdeki odlara su 
Kim bu denlü dutuşan odlara kılmaz çâre su 

(Ey göz! Gönlümdeki (içimdeki) ateşlere göz yaşımdan su saçma ki, bu kadar (çok) tutuşan ateşlere su fayda vermez.) 

Âb-gûndur günbed-i devvâr rengi bilmezem 
Yâ muhît olmış gözümden günbed-i devvâra su 

(Şu dönen gök kubbenin rengi su rengi midir; yoksa gözümden akan sular, göz yaşları mı şu dönen gök kubbeyi kaplamıştır, bilemem..) 

Zevk-ı tîğundan aceb yoh olsa gönlüm çâk çâk 
Kim mürûr ilen bırağur rahneler dîvâra su 

(Senin kılıca benzeyen keskin bakışlarının zevkinden benim gönlüm parça parça olsa buna şaşılmaz. Nitekim akarsu da zamanla duvarda, yarlarda yarıklar meydana getirir.) 

Vehm ilen söyler dil-i mecrûh peykânun sözin 
İhtiyât ilen içer her kimde olsa yara su 

(Yarası olanın suyu ihtiyatla içmesi gibi, benim 
yaralı gönlüm de senin ok temrenine, ok ucuna benzeyen kirpiklerinin sözünü korka korka söyler.) 

Suya virsün bâğ-bân gül-zârı zahmet çekmesün 
Bir gül açılmaz yüzün tek virse min gül-zâra su 

(Bahçıvan gül bahçesini sele versin (su ile 
mahvetsin), boşuna yorulmasın; çünkü bin gül bahçesine su verse de senin yüzün gibi bir gül açılmaz.) 

Ohşadabilmez gubârını muharrir hattuna 
Hâme tek bahmahdan inse gözlerine kara su 

(Hattatın beyaz kâğıda bakmaktan, kalem gibi, 
gözlerine kara su inse (kör olsa, kör oluncaya kadar uğraşsa yine de) gubârî (yazı)sını, senin yüzündeki tüylere benzetemez. ) 

Ârızun yâdıyla nem-nâk olsa müjgânum n'ola 
Zayi olmaz gül temennâsıyla virmek hâra su 

(Senin yanağının anılması sebebiyle kirpiklerim 
ıslansa ne olur, buna şaşılır mı? Zira gül elde etmek dileği ile dikene verilen su boşa gitmez.) 

Gam güni itme dil-i bîmârdan tîgun dirîğ 
Hayrdur virmek karanu gicede bîmâra su 

(Gamlı günümde hasta gönlümden kılıç gibi keskin olan bakışını esirgeme; zira karanlık gecede hastaya su vermek hayırlı bir iştir.) 

İste peykânın gönül hecrinde şevkum sâkin it 
Susuzam bir kez bu sahrâda menüm-çün ara su 

(Gönül! Onun ok temrenine benzeyen kirpiklerini iste ve onun ayrılığında duyduğum hararetimi yatıştır, söndür. Susuzum bu defa da benim için su ara.) 

Men lebün müştâkıyam zühhâd kevser tâlibi 
Nitekim meste mey içmek hoş gelür hûş-yâra su 

(Nasıl sarhoşa şarap içmek, aklı başında olana da su içmek hoş geliyorsa, ben senin dudağını özlüyorum, sofular da kevser istiyorlar.) 

Ravza-i kûyuna her dem durmayup eyler güzâr 
Âşık olmış galibâ ol serv-i hoş-reftâra su 

(Su, her zaman senin Cennet misâli mahallenin 
bahçesine doğru akar. Galiba o hoş yürüyüşlü, hoş salınışlı; serviyi andıran sevgiliye aşık olmuş.) 

Su yolın ol kûydan toprağ olup dutsam gerek 
Çün rakîbümdür dahı ol kûya koyman vara su 

(Topraktan bir set olup su yolunu o mahalleden 
kesmeliyim, çünkü su benim rakibimdir, onu o yere bırakamam.) 

Dest-bûsı ârzûsıyla ölürsem dostlar 
Kûze eylen toprağum sunun anunla yâra su 

(Dostlarım! Şayet onun elini öpme arzusuyla ölürsem, öldükten sonra toprağımı testi yapın ve onunla sevgiliye su sunun.) 

Serv ser-keşlük kılur kumrî niyâzından meger 
Dâmenin duta ayağına düşe yalvara su 

(Servi kumrunun yalvarmasından dolayı dikbaşlılık ediyor. Onu ancak suyun eteğini tutup ayağına düşmesi (yalvarıp aracı olması bu dikbaşlılığından) kurtarabilir.) 

İçmek ister bülbülün kanın meger bir reng ile 
Gül budağınun mizâcına gire kurtara su 

(Gül fidanı bir hile ile (meşhur gül ve bülbül 
efsanesindeki gibi yine) bülbülün kanını içmek 
istiyor; bunu engelleyebilmek için suyun gül 
dallarının damarlarına girerek gül ağacının mizacını değiştirmesi gerekir.) 

Tıynet-i pâkini rûşen kılmış ehl-i âleme 
İktidâ kılmış târîk-i Ahmed-i Muhtâr'a su 

(Su Hz. Muhammed'in (s.a.v) yoluna uymuş (ve bu hâli ile) dünya halkına temiz yaratılışını açıkça göstermiştir.) 

Seyyid-i nev-i beşer deryâ-ı dürr-i ıstıfâ 
Kim sepüpdür mucizâtı âteş-i eşrâra su 

(İnsanların efendisi, seçme inci denizi (olan Hz. 
Muhammed'in s.a.v) mucizeleri kötülerin ateşine su serpmiştir.) 

Kılmağ içün tâze gül-zârı nübüvvet revnakın 
Mu'cizinden eylemiş izhâr seng-i hâra su 

(Katı taş, Peygamberlik gül bahçesinin parlaklığını tazelemek için (ve onun) mucizesinden dolayı su meydana çıkarmıştır.) 

Mu'cizi bir bahr-ı bî-pâyân imiş âlemde kim 
Yetmiş andan min min âteş-hâne-i küffara su 

(Hz. Peygamberimiz'in mûcizeleri dünyada uçsuz bucaksız bir deniz gibi imiş ki, ondan (o 
mucizelerden), ateşe tapan kâfirlerin binlerce 
mâbedine su ulaşmış ve onları söndürmüştür.) 

Hayret ilen barmağın dişler kim itse istimâ 
Barmağından virdügin şiddet günü Ensâr'a su 

(Mihnet günü Ensâr'a parmağından su verdiğini (bir mucize olarak parmağından su akıttığını) kim işitse hayret ile (şaşa kalarak) parmağını ısırır.) 

Dostı ger zehr-i mâr içse olur âb-ı hayât 
Hasmı su içse döner elbette zehr-i mâra su 

(Dostu yılan zehri içse (bu zehir onun dostu için) âb- ı hayat olur. Aksine düşmanı da su içse (o su, düşmanına) elbette yılan zehrine döner.) 

Eylemiş her katreden min bahr-ı rahmet mevc-hîz 
El sunup urgaç vuzû içün gül-i ruhsâra su 

(Abdest (almak) için el uzatıp gül (gibi olan) 
yanaklarına su vurunca (sıçrayan) her bir su 
damlasından binlerce rahmet denizi dalgalanmıştır.) 

Hâk-i pâyine yetem dir ömrlerdür muttasıl 
Başını daşdan daşa urup gezer âvâre su 

(Su ayağının toprağına ulaşayım diye başını taştan taşa vurarak ömürler boyu, durmaksızın başıboş gezer.) 

Zerre zerre hâk-i dergâhına ister sala nûr 
Dönmez ol dergâhdan ger olsa pâre pâre su 

(Su, onun eşiğinin toprağına zerrecikler halinde ışık salmak (orayı aydınlatmak) ister. Eğer parça parça da olsa o eşikten dönmez.) 

Zikr-i na'tün virdini dermân bilür ehl-i hatâ 
Eyle kim def-i humâr içün içer mey-hâra su 

(Sarhoşlar içkiden sonra gelen bat adrysını gidermek için nasıl su içerlerse, günahkârlar da senin na'tının zikrini dillerinde tekrarlamayı (dertlerine) derman bilirler.) 

Yâ Habîballah yâ Hayre'l beşer müştakunam 
Eyle kim leb-teşneler yanup diler hemvâra su 

(Ey Allah'ın sevgilisi! Ey insanların en hayırlısı! Susamışların (susuzluktan dudağı kurumuşların) yanıp dâimâ su diledikleri gibi (ben de) seni özlüyorum.) 

Sensen ol bahr-ı kerâmet kim şeb-i Mi'râc'da 
Şebnem-i feyzün yetürmiş sâbit ü seyyâra su 

(Sen o kerâmet denizisin ki mi'râc gecesinde feyzinin çiyleri sabit yıldızlara ve gezegenlere su ulaştırmış.) 

Çeşme-i hurşîdden her dem zülâl-i feyz iner 
Hâcet olsa merkadün tecdîd iden mimâra su 

(Kabrini yenileyen (tamir eden) mimara su lazım olsa, güneş çeşmesinden her an bol bol saf, tatlı ve güzel 
su iner.) 

Bîm-i dûzah nâr-ı gam salmış dil-i sûzânuma 
Var ümîdüm ebr-i ihsânun sepe ol nâra su 

(Cehennem korkusu, yanık gönlüme gam ateşi salmış, (ama) o ateşe, senin ihsan bulutunun su serpeceğinden ümitliyim.) 

Yümn-i na'tünden güher olmış Fuzûlî sözleri 
Ebr-i nîsândan dönen tek lü'lü şeh-vâra su 

(Seni övmenin bereketinden dolayı Fuzûlî'nin (alelâde) sözleri, nisan bulutundan düşüp iri inciye dönen su (damlası) gibi birer inci olmuştur.) 

Hâb-ı gafletden olan bîdâr olanda rûz-ı haşr 
Eşk-i hasretden tökende dîde-i bîdâra su 

(Kıyamet günü olduğu zaman, gaflet uykusundan uyanan 
düşkün (yahut aşık) göz, (sana duyduğu) hasretten su 
(gözyaşı) döktüğü zaman) 

Umduğum oldur ki rûz-ı haşr mahrûm olmayam 
Çeşm-i vaslun vire men teşne-i dîdâra su 

(O mahşer günü, güzel yüzüne susamış olan bana vuslat çeşmenin su vereceğini, beni mahrum bırakmayacağını ummaktayım.)

Fuzûlî | §

26 Şubat 2012

Söylesem te’sîri yok sussam gönül râzı değil


Söylesem te’sîri yok sussam gönül râzı değil,
Çektiğim âlâmı bir ben bir de Allâh’ım bilir.


âlâm: elemler, kederler

20 Şubat 2012

Ne yanar kimse bana âteş-i dilden özge


Ne yanar kimse bana âteş-i dilden özge
Ne açar kimse kapım bâd-ı sabâdan gayrı
...
...
Kalbimdeki ateşten başka ne kimse bana yanar. Ne de sabah rüzgârından başka kimse 
kapımı çalar.

15 Şubat 2012

Cânı kim cânânı için sevse cânânın sever

 Cânı kim cânânı için sevse cânânın sever, 
Cânı için kim ki cânânın sever cânın sever.

Fuzûlî | §

14 Şubat 2012

Mende Mecnûn'dan füzûn âşıklık isti'dâdı var

Mende Mecnûn'dan füzûn âşıklık isti'dâdı var,
Âşık-ı sâdık benem Mecnûn'un ancak adı var.

Fuzûlî | §

Bende Mecnun’dan fazla âşıklık yeteneği/kudreti vardır. Sevgisine sadakat gösteren aşık benim. Mecnun’un ancak adı vardır.

Âşiyân-ı murg-ı dil zülf-ı perîşânındadır

Âşiyân-ı murg-ı dil zülf-ı perîşânındadır
Kanda olsam ey perî gönlüm senin yanındadır

...

Ey sevgili! Gönül kuşunun yuvası dağınık saçların arasındadır. Nerde olursam olayım veya iki elim kanda da olsa gönlüm senin yanındadır.

Dost bi-perva felek bi-rahm devran bi-sükun



Dost bî-pervâ felek bî-rahm devrân bi-sükûn
Derd çok hem-derd yok düşman kavi tâli zebûn
...

13 Şubat 2012

Saçma ey göz eşkden gönlümdeki odlara su


Saçma ey göz eşkden gönlümdeki odlara su
Kim bu denli dutuşan odlara kılmaz çare su
...
Fuzûlî

12 Şubat 2012

Gönül tahtına senden özge sultân olmaya yâ Rab


Demen kim adli yok ya zulmü çok her hâl ile olsa,
Gönül tahtına senden özge sultân olmaya yâ Rab.

Fuzûlî | §

31 Ocak 2012

İlm kesbiyle pâye-i rif'at

İlm kesbiyle pâye-i rif'at
Bir hayal-i muhal imiş ancak
Aşk imiş her ne var âlemde
İlm bir kıyl u kâl imiş ancak
...
Fuzûlî

29 Ocak 2012

Cân ü ten oldukça benden derd ü dâğ eksik değil



Cân ü ten oldukça benden derd ü dâğ eksik değil

Çıksa cân hâk olsa ten ne cân gerek ne ten bana.

...


Fuzûlî


*


hâk: toprak




21 Ocak 2012

Yâ Rab belâ-yı aşk ile kıl âşinâ beni

Yâ Rab belâ-yı aşk ile kıl âşinâ beni,
Bir dem belâ-yı aşkdan etme cüdâ beni.

Fuzûlî | §

Ey Rabbim! Aşk belasıyla beni tanıştır.
Beni bir an bile olsa; aşk belasından ayırma!

18 Ocak 2012

Edemem terk Fuzûlî ser-i kûyın yârin


Edemem terk Fuzûlî ser-i kûyın yârin 
Vatanımdır vatanımdır vatanımdır vatanım

ser-i kûy: sevgilinin bulunduğu yer

16 Ocak 2012

Aşk imiş her ne vâr âlemde



İlm kesbiyle pâye-i rif’at
Ârzû-yı muhâl imiş ancak
Aşk imiş her ne vâr âlemde
İlm bir kîl ü kâl imiş ancak

(Bilim ile yüksek makamlara erişmek gerçekleşmeyecek hayal imiş. Dünyada her şey yalnızca aşk'tan ibaret imiş,
Bilim ise kuru dedikodudan ibaret imiş.)

8 Ocak 2012

Vücûdum ney gibi surah surah olsa âh etmem



Vücûdum ney gibi surah surah olsa âh etmem,
Mahabbeten dem urdum incinmek olmaz cefâlardan.


Vücûdum ney gibi delik deşikde olsa âh etmem. Sevgiden dem vurdum, aşktan söz ettim. Bu yüzden aşkın cefâlarından incinip, üzülmek olmaz.